13 Haziran 2017 Salı

İlginçlikler

Ne vakittir ne buraya ne de elle tutulur kalemle yazılır günlüğüme hiçbirşey yazmadım. Bu aralar ilginç bir şekilde zaman oluşuyor çok saskinim, ramazan bereketi mi acaba. Olabilir gerçekten. 
Dişhekimiyim, muayenehane ramazan sebebiyle baya serbest, günde uç beş hastadan fazlası olmuyor. Ve bebislerim (iki kızım) kendi kendilerine zaman gecirebilmeye başladılar. Biraz da klinikteki çalışanların hasta olmayınca meşguliyeti azaliyor ve kızlar da onlarla takilmayi pek seviyorlar, onun da etkisi büyük. Ve işte böylece kendikendime geçirebileceğim mini bir zaman hasıl oluyor :) bu vakti elbette ramazan sebebiyle daha cok farklı uğraşlarla dolduruyorsam da ondan da biraz zaman artmaya başladı ve gece mesela kitap okuyabilmeye başladım çünkü gündüz işe geç gidebiliyorum biraz istirahat için vaktim kalıyor, o sebeple de geç yatabiliyorum. Herkes uyuduktan sonra enazından bi saate yakın vakit oluyor kızlardan biri uyanana kadar:)) geçen gittiğimiz kitap fuarindan birkaç kitap almistim ilgimi çeken, daha çok şiir ve bir miktar da kısa öyküler.. bjtirebilecegimi hiç sanmıyordum  ama bitiyor birer birer ve ilginç bir tamamlanma hissiyati oluşuyor çünkü uzunca bir zamandır bir kitabı tamama erdirmisligim olamadı maalesef. Belki de çocuklar büyüdükçe durum değişiyordur ha? 
Tashihleri sonra yapacağım artik, hiç de sevmem böyle çarpık curpuk yazıları ama fırsat meselesiymis demek ki, şimdi yeterli imkanım yok.. bakalım ramazan nasıl devam edecek Meryem bariz büyüyor halime ise çılgın ve istediği zerre miskal bir şeye hayır dendiğinde dünyayı tarumar ediyor.. tuttuğunu koparacak bu kız diyorlardi da bu kadarı i beklemiyordum bu ayların en büyük sorunu bu şuan benim için. Ağlama nöbetleri ah bir türlü bitmeyen.. aman neyse sağlıkları sihhatleri iyi olsun da bugunler de gececektir inşaallah.. ramazan sebebiyle kendime de bir disiplin verme cabasindayim, inşaallah muvaffak olurum.. ra
Rabbim cümle ümmetin sıkıntılarını felaha erdirsin. Affetsin. 

24 Aralık 2015 Perşembe

Evet

Hava günlük güneşlik, çocuklar uslu, ev derli toplu, işler tıkırında, uykular alınmış, bakımlar yapılmış, bütün hayaller gerçek olmuş, herşey toz pembe, hayat şahane, değil. DEĞİL. Hamd.
Yorgunum dostlarım. Çok çabuk yorulmaktan, hemen isyanı koymaktan, en ufak tersliğe tahammülsüzlüğümden yorgunum. 
Aslında herşey güzeldi en başında. Kahvaltıda sevdiklerimleydim öğlen sevdiğim şeyler dinledim akşam güzel bir yemek, vefakat. Fakat. Ama. Ve lakin. Çocuğu susturamadım ve koca bir cam kırılma sesi ile tüm günün pozitifliği yerlerde. Gözümü açamıyorum uykudan lakin yatmak ne kelime; ayakta durmak, üstüne üstlük kanguru ile çocuk gezdirmek zorundayım ki sussun. Ki uyusun. Ki uyuyalım. Ki kafayı yemiyelim.

İşte öyle şeyler. Laylaylom.

7 Aralık 2014 Pazar

İçimde

ortayerimde bir kıymık, bir düğüm 
bir yumruk ki sıkılı.. 
sadrımın üzerine  
atsam kendimi denize, 
şakk olur mu, 
inşirah, benim de gönlüme nakşolur mu?

5 Ekim 2014 Pazar

kendi kendime konuşma.

şöyle bir his vardı,
sokakta yürürken sana uygun bir kaldırım bulamazsın, sıkılırsın.
restoranda sana uygun bir yiyecek bulamazsın sıkılırsın.
bir ortamda kendine sohbet edecek, yüzüne bakacak, yakınlık kuracak birini bulamazsın, sıkılırsın.
okula gidersin, oturup kalkacak yer bulamazsın çünkü kendin gibi olduğunda giremeyeceğin bir yerdesindir. sıkılırsın.
nerdesindir? neden bu kadar kaygılısındır? neden herkes gibi su gibi akıp gitmiyordur hayatın..
neden herkes gibi rahat rehavet huzur sükun bulamıyorsundur sosyal ortamlarda. neden sürekli sürekli birşeyler senin hayat görüşüne uymuyordur, sürekli rahatsız oluyorsundur sürekli tırmalıyordur herkesin keyif alıyorum dediği çoğu şey gönlünü..
bir film izle der sıkı sıkı tavsiye ederler, açar ilk sahneden şak diye kapatırsın. bu sahneyi göre göre bu filmi nasıl birine tavsiye ederler dersin..
of puf çuf çuf.
sonra zaman geçer, bir bakarsın ki yanında o eskiden rahatız olduğun insanlar, izlemeye asla tammülünün olmadığı işler yaparken "yaşam tarzı" "tercihler" deyip su gibi akan hayatına gömülür huzur ve sükun içinde o yiyecek şey bulamadığın restoranlarda karnını şişirir olmuşsun..
vicdanın öyle haykırışlar, öyle isyanlar içindedir ki, o eski herşeyden sıkılıp bunalan halini özlersin:(
nasıl bu hale gelmişsindir? o hem dersini bilmiyor hem de şiman herkesten dediin insanlara dönüşmüşsündür..
geri dön heeeey geri dööön. bunlar hep bir muharebeymiş meğer. meğer ben rahat etmeyerek mücadele ediyor, imanımı sağlamda tutmaya çalışıyormuşum, rahatlamamla iplerimin gevşemesi, imanı süzülüp kaçıvermesi bir oldu.. sıkılırken sıkı tutuyormuşum islamın ipini meğer. belki bir üst merhaleye ulaşsam, bundan sıkılıp bunalmaz, asıl iç huzuruna bu vesileyle erişirdim. ama ulaşamamışken çok yanlış yerlerde aramaya başlamışım rahatlığı.
sıkıl.
ar et.
bunal.
şaşır, utan!
"tadını çıkar" ma.
of. of. of.
rahatlık eşit değildir huzur. buymuş yani.
annem haklı, rahata kavuştuysan bir terslik var demektir! la rahate fiddünya.
çok rahatım Allahım sen affet.(

3 Ekim 2014 Cuma

Annelik ve Kurban

Anne olarak ilk kurban bayramım, ne alaka diyeceksiniz ama kurban a bakışım değişti gerçek anlamda.. 

Zira bu bayramın kaynağı olan Hz İbrahim as ın yeryüzünde kendisine ondan daha sevimli hiç bir insanın olmadığı can parçası oğlu Hz İsmail i kurban edişi hadisesi beni bir evlat sahibi olarak empati yapmaya sevketti ve olayın başka ve belki asıl  vechine yakın bir parçasını idrak etmeme vesile oldu.. 
Kurban edilenin ne olması gerekiyor?

İnsan zannımca dünya nimetlerinden en ama en çok, herşeyin de üstünde bir tek evladını sevebiliyor.. Ona olan zaaf başka herşeyden fazla. Hele de uzun yıllar gelmesini beklediyse. Katmerleniyor artık bu sevgi, insan kendisi için yaşamıyor ise evladı için yaşıyor bir zaman sonra. Onun bir ufak hastalığı ile bir eline batan diken ile perişan oluyor. Sonra Allah onu kurban etmesini istiyor!
Ne yapardım diye düşünüyorum kendimce, Hz Hacer in yerinde olsam.. Hz İbrahim in yerine koyamıyorum bile kendimi.. Çıldırmış gibi engel olmak için elimden geleni yapardım herhalde.. Tövbeler olsun..
Ama netice şöyle ki, benden bu dünya nimetini almak değil maksat, veren de O alan da O olacak elbet ama bu tatlı nimetin dahi Allah a olan itaatin önüne geçip geçemeyeceğini göstermem isteniyor.. 
Bu gün hiçbirimiz evladımızı kurban etmiyoruz, çok şükür ki hepimizin yerine Hz İbrahim ile Hz İsmail bu imtihanı yaşamış sanki..  Ama kurban ı yalnızca inek-koyun kesme ve bol bol kavurma tüketerek nefsimizi şımartma etkinliği olarak görmenin ne kadar zavallı bir kurban düşüncesi olduğunu iliklerime kadar hissettim bu kez. Kurbanı, beni dünyaya bağlayan, dünyadan bana en tatlı gelen nimetlerin bütünü olarak tahayyül etmeli, beni ayağımdan başımdan kıskıvrak yakalayıp emrine amade etmiş tüm dünyevi bağları koparır gibi, yalnız Allah için, onun rızasını herşeyden üstün tuttuğumun 
nişanesi olarak kesmeliyim.. 

Muhakkak ki Hz İbrahim as ın kıssasında daha nice nice ibretler vardır alınacak fakat benim küçük aklım ve kalbim ile bu hadiseden aldığım hisse bu oldu bu gün..  İnşaallah gereğini yapmak da nasibolur.. 
Cümleten hayırlı bayramlar:)

23 Eylül 2014 Salı

sineeaaaaaaakkkkkk!

odamın içinde uçan sinek beni neden bu kadar rahatsız ve sinir ediyor? yani objektif olarak bakacak olursak, farzımuhal ne işlek bir caddede gezerken arabaların çıkardığı kadar yüksek ve çirkin bir sesi var ne de çok rahatsız edici bir görüntüsü.. hatta çoğu zaman görmüyorum bile.. insanların kalabalıkta çarpması kadar rahatsız edici bir dokunuşu da yok, hafifçe konuyor ve anında uçuyor tekrar.. işlek caddede gezerken yapacağım en kompleks  işe dahi odaklanabiliyorum. misal çanta alıcam ve didik didik tüm mağazaları tesbit edip girip çıkabiliyorum bütün bu hengameden etkilenmeden ama ufacık bir sinek beni kilitleyebiliyor, hiçbirşey yapamaz hale geliyorum:( odada gözüm kitapta ama aklım sineğin kuyruğuna takılı uçuyor:( neden? neden? evde bir şaplak olsa (sinek öldürmede kullanılan şap die sineğe geçirilen aparat) hiç gözünün yaşına bakmam diye düşünüyorum, sadece sesi beni huzursuz ediyor diye bir canlıyı öldürmekten çekinmeyeceğim gibi bir durum oluştu ve kendimle muharbeye girdim şuan, bu sineği öldürmeyeceğim. denesem terlikle de hakkından gelebilirim belki ama uçsun bakalım nereye kadar uçacak? fakat neden beni bu kadar irite ediyor Allahım NEDEN? anlamıyorum. görmezden gelmeye çalışıyorum. duymazdan yani.. bir yükselip bir alçalıyor, bir uzaklaşıp bir yaklaşıyor.. kulağımın dibinden geçip gidiyor arada bir ve tüylerimi diken diken ediyor!! neden?? yani çok minik ve zavallı bir canlı iken neden.. bu güç nerden? bir sebep belki şudur, evde sessizlik ve dinginlik bekliyor insan, sinek minik vızıltısıyla da olsa onu bozuyor. ama sırf bu yüzden neden öldürmek istiyorum? yani benim rahatımı kaçırdı ortamımın dinginliğini bozdu diye birini öldürmek bana yakışır mı? seni öldürmeyerek öldüreceğim sinek efendi! seni öldürmeyerek zaferimi ilan edeceğim. bence sen ölmek istiyorsun, ölmek için uğraşıyorsun ama öldürmeyeceğim işte! oy Allahım hiçbirşey yapmayarak oturduğum yerde ter döküyorum. ama pes etmeyeceğim. el mi yaman bey mi! sen mi yaman ben mi ey sinek!!  

7 Temmuz 2014 Pazartesi

sabah

seher bitip sabah başlarken,
serinlik, kopkoyu bir serinlik..
giriverdi pencereden içeri;
balıkların gizlendiği derinlik..
açılıyor zihnimin anı sandığı,
estikçe o tatlı sert sabah rüzgarı,
sırtımı sıvazlıyor çocukluğum..
kayboluyor yanımda gerçeklik
kayboluyor ilk gençlik, son gençlik..
yalnız dinç ve gür bir çocukluk çağıltısı;
yalnız o altın çağın şarkısı,
içerimde beyaz bir salıncak gibi 
sallanıyor hâlâ o günlerden beri..